FB TW PIN NWS

Yeşilçam

Yeşilçam

Türk sineması veya Türkiye sineması, Yeşilçam olarak da bilinir

Türk sinemasının 1960’lardan beri süre gelen bir ismi var; Yeşilçam.

Yeşilçam ismi Türk sinemasına, İstanbul’un Beyoğlu semtinde Taksim’ e yakın bir alanda bulunan Yeşilçam sokağı, 1980 öncesinde tüm film şirketlerinin yazıhanesinin bulunduğu bir sokak olması neticesinde girmiştir. Kısacası Türkiye’nin Hollywood’u Yeşilçam olmuştur. Tüm film şirketleri bu sokakta bulunmaktadır.

Büyük imkânsızlık yaşayan Yeşilçam, gücün ve dayanıklılığın da simgesi olmuştur. Yaz kış yapraklarını dökmeyen çam ağacı gibi Yeşilçam sineması da her daim ayakta kalmayı başarmıştır.

Yeşilçam Sokağı İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunmaktadır. İstiklal Caddesi üzerinde Galata’ya doğru giderken, Madame Tussauds Müzesi'ne gelmeden önceki sokak Yeşilçam Sokağı’dır.

Yeşilçam; Türkiye'deki film endüstrisine dair faaliyetleri ve sinema kültürünü kapsamaktadır. Türkiye'de sinemanın geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. Başlangıç tarihi tam olarak bilinmese de Anadolu'ya sinemanın gelişinin Abdülhamit II döneminde gerçekleştiği varsayılmaktadır. İlk toplu film gösterimi ise 1896 - 1897 yılları arasında Sigmund Weinberg tarafından İstanbul'da gerçekleştirilmiştir. İlk toplu gösterilen film ise Lumiere Kardeşler yapımı Bir Trenin La Ciotat Garı'na Gelişi (L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat) filmi olmuştur. Bu tarihten, 14 Kasım 1914 yılına kadar da özellikle Lumiere Kardeşler'in yaptığı filmler başta olmak üzere yabancı yapım filmler gösterilmiştir.

1914 yılına gelindiğinde İstanbul'da bugünkü Yeşilköy yakınlarında bulunan Ayastefanos Rus Abidesi'nin yıkılması kararlaştırılmış ve bunu da bir filme çekme fikri ortaya çıkmıştır. Bu fikir ile birlikte Avusturya'dan bir film ekibi davet edilmiş daha sonra ise bu filmi bir Türk'ün çekmesi şartı ortaya atılmıştır. Bu iş için de o sıralarda Osmanlı ordusunda görevli olan Fuat Uzkınay uygun görülmüş ve Avusturyalı film ekibi tarafından Fuat Uzkınay'a filmi nasıl çekmesi gerektiği öğretilmiştir. Kısa bir eğitimin ardından, 4 Kasım 1914 günü Fuat Uzkınay tarafından çekilen Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmi, bir Türk'ün çektiği ilk film olmuştur. Bu gelişme sonrası Enver Paşa'nın direktifleri doğrultusunda Almanya'daki "Ordu Sinema Kolu"ndan esinlenilerek 1915 yılında Merkez Ordu Sinema Dairesi kurulmuş ve bu kurum, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye sinema tarihinin ilk resmî sinema kurumu olmuştur.

1922 yılına gelindiğinde ise Türkiye'nin ilk özel film şirketi olan Kemal Film, Kemal Seden tarafından İstanbul'da kurulmuştur.

Günümüzde ise Türkiye sineması, ulusal ve uluslararası birçok yapım şirketinin yer aldığı, yılda ortalama 100 filmin üretildiği bir sinema pazarı hâline gelmiştir. Türkiye, 2016 verilerine göre Avrupa ülkeleri arasında yerli yapım film üretiminde sekizinci sırada yer almaktadır. Yine aynı verilere göre de seyirci sayısı bakımından yedinci, hasılat bakımından sekizinci sırada yer almaktadır. Ayrıca Türkiye sineması Avrupa genelinde en çok sinema salonu ve perdesi barındıran yedinci ülke konumundadır.

1896-1913
Osmanlının sinemayla tanışması ilk kez 1895 yılında gerçekleşmiştir. Lumiere Kardeşler'in L'Arrivée d'un train en gare de La Ciotat (Bir Trenin La Ciotat Garı'na Varışı) filminin, 29 Aralık 1895'te, Paris'teki ilk gösteriminden yaklaşık bir yıl sonra, bir Alman Yahudisi olan Sigmund Weinberg tarafından, İstanbul Galatasaray'daki bir birahanede gösterilmesiyle Türk toplumu sinemayla tanışmıştır.

1910-1930
Türkiye'de halka açık ilk sinema 19 Mart 1910’da, İstanbul Şehzadebaşı’nda "Millî Sinema" adı altında faaliyete geçmiştir. O zaman İstanbul Sultanisi’nde gösterimler düzenleyen ekip maddi imkân bularak ikinci Türk sineması Ali Efendi Sinemaları’nı açmıştır. Türkiye’de sinemanın kurumlaşması ise I. Dünya Savaşı döneminde gerçekleşmiştir. Alman ordularının, filmleri bir propaganda unsuru olarak ve askerlerin eğitimi için kullandığını gören, dönemin Osmanlı İmparatorluğu Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı görevlerini sürdüren Enver Paşa, sinema olgusunun önemi fark etmiş ve 1915’te Merkez Ordu Sinema Dairesi (MOSD)’ni kurarak, Türk sinemasının kurumlaşmasının temellerini atmıştır. MOSD’nin kurulması ve takip eden dönemde yapılan hikâyeli filmler sinema tarihi için o yılların en önemli gelişmelerindendir. Aynı dönemde Fuat Uzkınay'ın çektiği "Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" adlı belgesel Türk sinemasının ilk eseri olarak 14 Kasım 1914 tarihinde gösterime girmiştir. 150 metrelik bir belgesel olarak çekilen filmin günümüze hiçbir kopyası ulaşmamıştır.

1916 yılında Müdafaa-i Milliye Cemiyeti de aldığı bir kararla sinema çalışmalarına başlamış, Almanya’dan getirttiği aletlerle film çekimlerine başlayan cemiyet, savaştan görüntülerin de yer aldığı haber filmi niteliğinde filmler hazırlamıştır.

İlk konulu Türk filminin ise, her ikisi de 1917'de Müdafaa-i Milliye Cemiyeti tarafından çekilen, Pençe veya Casus adlı filmler olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Aslında Türk sinemasında ilk konulu film denemesi Leblebici Horhor Ağa olmasına rağmen film oyunculardan birisinin ölmesi üzerine tamamlanamamıştır. İkinci film ise Himmet Ağa'nın İzdivacı olmasına rağmen, filmin oyuncuları Çanakkale Savaşı'na katıldıklarından dolayı çekimler ancak 1918 yılında tamamlanmıştır.

1919 yapımı ve yönetmenliğini Ahmet Fehim Efendi'in yaptığı Mürebbiye isimli film sansüre uğrayan ilk Türk filmidir. Türk sinemasında ilk komedi filmi serisine ise 1917 yılında başlanmıştır. Yönetmenliğini Hüseyin Şadi Karagözoğlu'nun yaptığı Bican Efendi Vekilharç isimli 1917 yapımı Türk komedi filmi büyük ilgi görünce, 1921 yılında Bican Efendi Mektep Hocası ve aynı yıl içerisinde Bican Efendinin Rüyası isimli Türk komedi filmleri çekilerek gösterime girmiştir. Yönetmenliğini Ahmet Fehim Efendi'in yaptığı 1919 yapımı "Binnaz" filmi, afişi basılarak yurt dışına satılan ilk Türk filmidir. Dram türündeki filmin uzunluğu 45 dakikadır.

1931-1960
Bu dönemde Türk Sinemaları'nın ilk sesli ve Türk-Mısır-Yunan ortak yapımı olan İstanbul Sokakları'nda çekilmiştir. Ayrıca ilk kısa metraj filmler ve dönem filmleri bu dönemde çekilmiştir. 1931-1950 yılları arasındaki en önemli gelişme Türk Sineması Cemiyeti tarafından düzenlenen yarışma olmuştur. Yarışmada Şakir Sırmalı'nın filmi Unutulan Sır "en güzel film" seçilmiştir. 1949 yılında çekilen Çığlık, ilk Türk korku filmi, 1953 yapımı Halıcı Kız filmi ise çekilen ilk renkli Türk filmi olmuştur.

1961-1970
Sinema tarihindeki 2. yarışma bu dönemde İstanbul Yerli Film Yarışması adı altında yapılmıştır. Ayrıca kapalı sinemaların hayata geçirilme fikri bu yıllarda iyice ağırlık kazanmıştır ve renkli film uygulamasına hız verilerek Türk sinema tarihindeki en büyük aşamalardan biri kaydedilmiştir. Üretilen film sayısının 789'a ulaştığı bu yıllarda, yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, 1963 yapımı Susuz Yaz uluslararası alanda yapılan sinema festivallerinde ödül alan ilk Türk filmi olmuştur.

1971-1980
Bu dönemde sayısal verilere bakıldığında, Siyah-beyaz filmler renkli filmlerin gerisinde kalmıştır. Ayrıca bu yıllarda çizgi filmler ile ilgili çalışmalar yapılmış ve yarışmalar düzenlenmiş, yabancı film festivallerinde başarılar ve uluslararası alanda ödüller elde edilmiştir.

Prades Film Şenliği'nde alınan özel ödül.
Nantes Film Şenliği'nde jüri özel ödülü.
Lahey Film Şenliği'nde alınan ödül.
Uluslararası Milano Film Fuarı'nda Ömer Kavur'un yaptığı Yusuf ve Kenan'ın aldığı büyük ödül.
1981-1990
Bu dönemde siyah-beyaz filmler tarihe karışmıştır. Yabancı romanlar ve yapıtlar Türkçeye çevrilerek filme dönüştürülmüştür. Ayrıca Toronto Sinema Vakfı ve Ottawa Elçiliği'nin desteğiyle Türkiye'de ilk toplu film gösterisi düzenlenmiş ve böylece Türk sineması küreselleşme konusunda ilk adımını atmıştır.

Film festivalleri
Adana Film Festivali - Adana'da her yıl düzenlenen önemli bir film festivalidir. Organizasyonun en büyük ödülü, Adana’da büyümüş olan, Yılmaz Güney gibi film sektörünün çok önemli şahısları tarafından da kazanılmış olan, Altın Koza’dır.

Ankara Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali – Türkiye’nin feminizm ve cinsiyet sorunları gibi konulara adanmış tek film festivalidir ve her yıl Ankara’da düzenlenmektedir. Festival, genç kadınların çıkış filmlerini desteklemeyi amaçlar ve ayrıca senaryo yazarlığı ve film yapımcılığı üzerine atölye çalışmaları organize etmektedir.

Ankara Uluslararası Film Festivali – İlki 1988’de düzenlenen festival, Türkiye’deki en prestijli ikinci festivali olarak kabul edilir.

Antalya Altın Portakal Film Festivali – Türkiye’nin en prestijli ve en popüler film festivalidir. Her yıl, katılımcılar en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi oyuncu gibi kategorilerde sergilenen olağanüstü performanslar için Altın Portakal ile ödüllendirilir.

İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali - 1988'den beri aralıksız düzenenlenen festival her yıl dünyanın her yerinden davet edilen çok sayıda yönetmen, yapımcı ve oyuncuyu ağırlamaktadır. İstanbul Hollanda ve Polonya Başkonsoloslukları, Avusturya, Fransız, İtalyan, Alman, İspanya Kültür Merkezleri’nin ve T.C. Kültür Bakanlığının destek verdiği program kapsamında, kurmaca, belgesel, deneysel ve canlandırma filmlere yer verilmektedir.

İzmir Kısa Film Festivali – İlki 2000’de düzenlenen festival kurmaca, belgesel, deneysel ve animasyon dallarındaki kısa filmlere Altın Kedi Ödülü vermektedir. Her yıl düzenlenen festival, Türkiye’den ve yurtdışından sinema dünyasının önemli kişilerini jürisine davet etmektedir. Festivalin yarışma bölümünün dışında, Türkiye'den ve dünyadan o yılın panoramasını çizmek amacı ile, özenle seçilmiş filmler gösterime alınmakta ve sinemaseverlerle buluşturulmaktadır.

Mardin Film Festivali (SineMardin) – İlki 2006’da düzenlenen ve Türkiye’de senaryo yazarlığına adanmış tek film festivalidir. Her yıl düzenlenen ve büyük ölçüde bağımsız sinemaya yoğunlaşan festival, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesindeki en dinamik sinema etkinliklerinden birisidir.

Uluslararası İstanbul Film Festivali – İlki 1982’de düzenlenen festival Türkiye’deki en önemli entelektüel etkinliklerden birisidir. Öyle ki, çoğu zaman İstanbul dışında yaşayan sinemaseverlerin etkinlikte sunulan, dünya film tarihinin en değerli örneklerini izlemek için İstanbul’a akın etmelerine neden olmaktadır.