FB TW PIN NWS

Dink: 'Demokratikleşmenin parçası, mücadele etmek'

2007-01-20
Şişli, Nişantaşı ve Taksim’deki küçük apartman dairelerinde iki üç tane bilgisayar ve 20 kişiyi aşmayan çalışanlarıyla ulusal basının yanında ayakta kalmaya, dillerini ve geleneklerini yaşatmaya gayret eden, azınlıklara ait gazeteler var. Bunlardan bazıları Türkiye Cumhuriyeti’nden de yaşlı. Türkiye’nin geçirdiği tüm tarihsel evrelerden ve değişim süreçlerinden geçerek yenilenen, değişen, olgunlaşan birer yayın organı haline gelen azınlık gazeteleri Türkiye’de profesyonelleşen ulusal basının yanında tirajları çok düşük de kalsa misyonlarını yerine getirmek ve toplumlarının sesi olmak için direniyorlar. Bunlardan biri de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren, Türkiye Ermenilerinin önde gelen ismi Hrant Dink'in Genel yayın yönetmenliğini yaptığı Agos Gazetesi. 1996 yılında yayın hayatına başlayan Agos, kendi küçük göletinde kalmayıp okyanusa açılmak isteyen bir toplumun sesi ve “Demokratikleşmenin parçası mücadele etmektir” diyen cesur bir adamın çok sevdiği ülkesine mirası.

Agos Gazetesini çıkarmaya nasıl karar verdiniz?

Agos gazetesi bir zorunluluktan çıktı. Talepkar olmak yetmedi, işe soyunmak gerekiyordu. Türkiye’deki Ermeni toplumunun kendi içinden doğan ihtiyaçlar, değişik yerlerden, değişik nedenlerle doğan ihtiyaçlar beni bu gazeteyi çıkarmaya yöneltti. Yayın dilimiz Türkçe, Ermeni toplumunda birlikteliğe yol açacak şeyler yazılsın çizilsin, kendi yemeklerini pişirsinler, yetişecek bir ortam bulsunlar diye Türkçe'yi kullanmak gerekiyor.

Agos'un misyonu nedir?

Son 15, 20 yıla bakınca Türkiye'de Ermeni toplumunu çok rahatsız eden bir gidişat söz konusu. 90'lı yıllarda Ermeni kelimesi küfür haline dönüşmüştü. Bir iç işleri bakanı çıkıp pervazsızca Ermeni dölü diyor ya da insanlar haketmediğimiz şekilde bizi Kürt sorunuyla ilişkilendiren iddialar çıkarıyordu. “Kürt sorunu yoktur Ermeni sorunu vardır.” “Dağdaki PKK'lılar Kürtler değil Ermenilerdir” gibi. Bunlar doğruyu yansıtmıyor. Ermeni toplumu haketmediği bir ızdırap içerisinde bulunuyor, negatif ayrımcılığa tabi tutuluyordu. O zaman çıkalım biz kendi kendimizi tanıtalım, açık bir toplum haline gelelim. İnsanların doğrudan bizi tanımalarına algılamalarına olanak sağlayalım dedik. Bu bir ihtiyaçtı. Bir tür savunma mekanizması da denilebilir.

Küçük toplumun sorunlarını toplumun sorunları haline dönüştürmek. Büyük toplumun içindeki bu küçük dünyayla arasında entegrasyon sağlamak, bir pencere, bir kapı açmak istedik. Kendi sorunlarımızı büyük toplumun sorunu haline dönüştürmek, büyük toplumun sorunlarını da kendi sorunlarımız haline dönüştürmekti amaç, çünkü biz sorunlar yaşıyorduk ama büyük toplum, kamuoyu bilmiyordu. Biz temsilcilerimiz vasıtasıyla raporlar haline getirip sorunlarımızı Ankara'ya iletiyorduk. Orada da bürokrasi alıyordu raporları, sıranın altına koyuyordu. Hayat böylece sorunların da artmasıyla devam ediyordu. Oysa bence bir sorunu toplumun genelinin sorunu haline dönüştürürsek ve talepleri de genel talepler haline dönüştürürsek çözüm bulunabilir. Bu da misyonlardan biri.

Agos'un siyasi bir duruşu var mı?

Ermeni toplumunda alışılmadık şekilde siyasal bir duruşumuz var. Ermeni toplumunun gazeteleri daha çok kültürel motifler üzerine kuruludur. Kültürün yaşatılması, Ermenice'nin yaşatılması, Ermeni geleneklerinin yaşatılması gibi... Bizim ise toplumun taleplerine , sorunları yansıtmaya bunları büyük toplumla paylaşmaya dayalı tamamen siyasi bir duruşumuz var. Aynı zamanda önemli kültür sayfalarımız da var. Burada da bir entegrasyon söz konusu. Büyük kültür denizine kendi küçük kültürel kulaçlarımızla açılıyoruz. Kendi küçük göletimizde kalmayalım büyük okyanusa açılalım anlayışı içindeyiz. Tarihe ilişkin tartışmalara bir katkımız olursa bunu da misyon olarak kabul ediyoruz. Gazeteciliğin ötesinde, siyasal bir duruştur belki ama Türkiye Ermenistan ilişkilerini düzeltmek amacıyla da yayın yapıyoruz. Agos siyasal dünyaya sol gözüyle bakan ve demokratik olmaya çalışan bir gazete. Sadece Türk Ermeni toplumunun içinde kalmış bir gazete değil. Genel olarak Türkiye’ye daha genelinde dünyaya entegre olmaya çalışan bir yapısı var. Bu haliyle de oldukça aktüel bir gazete.

Gazete kaç sayfa çıkıyor, kaç kişi çalışıyorsunuz?

Bazen 12 bazen 16 sayfa çıkartıyoruz. 20 kişi civarında çalışan var dağıtım ağırlıklı olmak üzere. Altı bin civarı tiraja ulaştık şu an ama ilk başladığımızda tirajımız 1800'dü. Okuyucularımız sadece Ermeni toplumundan değil, Türkiye'nin değişik kesimlerinden, Anadolu'nun birçok yerinden de okurlarımız var. Siyasetçilerin, akademisyenlerin, ulusal ve uluslararası basının da takip ettiği bir gazete Agos. Osmanbey’de bir apartman dairesinde üretilen bir gazete belki ama yaygınlığı, kabul görmüşlüğü ve dikkate alınırlığı açısından da çapını çok aşan bir noktadadır da diyebiliriz.

Bayiler ve abonelik sistemleri var. Matbaa kendimize ait değil. Yurt dışında da okunuyor Agos, dünyanın hemen hemen bütün kıtalarında var. Ağırlıklı olarak İstanbul’da bayilerde, Ermeni toplumunun ağırlıklı olarak yaşadığı yerlerde bulabilirsiniz. İzmir, Ankara'da da bir iki yerde var ama her yerde değil. 10 sayfayı Türkçe iki sayfayı Ermenice çıkarıyoruz. Genelde Ermenice sayfalarımızda Türkçe haberlerden tercümeler oluyor yurt dışındaki Türkçe bilmeyen Ermenilerce de anlaşılması amacıyla. Tabii sonuçta Ermenilerin çıkardığı bir gazete olunca Ermenice'yi de unutmuyoruz, bir kenara atmıyoruz. Bir prestij algılaması da olabilir bu. Sonuçta Agos'u Türkçe olarak çıkarınca toplum içinden ayrı bir eleştri de aldık. Ama kendi kimliğimizi daha çok ifade edebilmek için ağırlıklı olarak Türkçe çıkmamız gerekiyor.

Diğer Ermeni gazeteleriyle Agos'un ilişkileri nasıl?

Diğer Ermeni Gaztetlerini okurum, ilişkilerim de iyidir. Sadece Türkiye değil, bütün dünya Ermeni basınını takip ediyorum. İyi bir Ermenice okuruyum. Bununla da iftihar ediyorum. Bizim gazetemiz diğer Ermeni gazetelerine rakip ya da alternatif değil, daha ziyade onların ilgilenemediği konularla ilgilenmiş, dolduramadığı boşlukları doldurmuş, ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir gazete. Eleştirdiğim yönleri de oluyor. Toplumsal yaşantının içinde bakış, duruş ve pozisyon almakla ilgili eleştrilerim oluyor.

Çalışanlarınız mesleğin içinden kişiler mi?

Kimse gazetecilik kökeninden gelmiyor. Herkes burada öğreniyor işi. Aslında ben bir şey öğretmekten hoşlanmam, hele de gençlere hiç öğüt vermem. Kendi çocuklarıma da. Ben onların önünde model, örneğim. Bakarlar, kusurları kenara atarlar, iyi yanları kendilerine alırlar. Başka modellere de bakarlar ve kendi kendilerini şekilldendirirler. Gençleri bizim istediğimiz biçime sokan bir duruşta asla olmamalıyız. Her yeni kuşağın bir öncekinden daha ileri olduğunu düşünürüm.

Haberleriniz bir denetimden geçiyor mu?

Haftada iki kez burada çalışanlarla oturur o hafta neleri haber yapacğımızı, görev bölümümüzü konuşuruz. İkinci toplantıda neler topladık, nasıl yazacağız bunları konuşuruz. 10 yıllık bir gazete olduğumuz için artık toplumun içinden haberler de geliyor. Biz bazılarını daha öne çıkarıyoruz. Otosansür bir miktar var. Demokrat, ırkçı olmayan, kimseyi aşağılamayan bir tutum izlemeye gayret ediyoruz. Devletin suç saydığı noktalar varsa bunları dikkate alıyoruz. Bu konuda biraz otosansür yapmakta zorlanıyoruz. Devletin suç olarak kabul ettiği bazı şeyleri biz ifade özgürlüğü olarak kabul ediyoruz. O yüzden bazen başımız belaya giriyor. Türkiye' de demokrat kişiler ve kurumlar antidemokratik engelleri zorladıkça bir şeyler aşılabilir diye düşünüyorum. Demokratikleşmenin parçasıdır zaten mücadele etmek.

Ahlaki otosansürleri seviyoruz ama hukuk dışı bir şey yapmamak konusununda otosansürü biraz zorluyoruz. Gazeteyle de şahsımla da ilgili davalar oldu bugüne kadar. Haberle yargıyı etkileme suçu gibi nedenlerden gazeteye dava açıldı ya da bir iki kere toplatıldığı oldu halkı kışkırtıyor diye ama bu doğal bir süreç. Bunlar hep olacak.

Günümüzde Türk basınının Ermenilere yönelik tutumunu nasıl buluyorsunuz?

Büyük ölçüde olumlu bir duruş görüyorum. Özellikle demokrat kesimlerin hassas olduğunu fark ediyorum. Bizlerden önce problemlerimize sahip çıkıyorlar. Ermeni toplumuna karşı yapılan ahlak dışı saldırılara bizden önce onlar karşı duruyor. Ama hâlâ marjinal kesimlerin negatif anlamda ayrımcılığı var.

Medya bir aynadır. Toplumdan kendine yansıyanı tekrar topluma yansıtır. Haber budur. Haber gelir, olay gelir sen de topluma onu yansıtırsın ama bizim medya düz bir ayna değil, bazen çukur bazen tümsek ayna. Geleni bazen küçük bazen büyük olarak yansıtıyor. Toplum o yansımadan etkileniyor, algıladığı biçimde tekrar tepki veriyor , o haliyle tekrar yansıyor yani sonuçta olay kendisi olmaktan çıkıyor.

Yayın hayatına yeni atılmış Agos'la şimdiki Agos arasındaki fark ne?

Daha çok tecrübe kazandık, amatörlüğümüz üzerimizden gitti. Haberlerimiz cesurlaştı. Teknik olarak da daha kaliteli bir gazete çıkarmak istiyoruz. Kuruluştan bugüne Agos sırf gazete olarak da kalmadı, bir sivil toplum örgütü, bir merkez gibi oldu. Ben günümün birkaç saatini gazeteci olarak geçiriyorum ama çok büyük bölümünü buranın kapısını çalan insanlara yardım etmekle geçiriyorum. Kimileri değişik konularda bilgiler talep ediyorlar, Ermeni tarihine ilişkin, röportaj için gelenler, çalışmaları için gelen öğrenciler oluyor. Halkımızın içinden sıkıntılarına çözüm arayanlar geliyor. Agos bir yerde bir sivil hareket olarak var. Benim de en çok hoşuma giden o hareket hali.

Bir sivil toplum kuruluşu ihtiyacını da karşıladınız yani...

Ben toplumun sivil kurumlaşmalarını anlamıyorum. Kurumlaşma olunca sivilleşmenin de ortadan kalkabileceğini göz önüne alırım. Ama sivil duruşun ve hareketliliğin hep var olması gerektiğini düşünüyorum. Agos'un kendi içinde de bu çok önemlidir çünkü dışarıdan bakınca Türkiye Ermeni toplumu dini bir toplulukmuş gibi algılanır. Hıristiyan toplum, cemaat kavramı içinde algılanır. Agos bu kavrama tamamen karşı çıkar. Sadece bir din toplumu değiliz biz, laik bir toplumuz. Böyle bir mücadelemiz var. Ermeni toplumu içinde böyle bir tartışmanın taraflarındanız.