FB TW PIN NWS

Maniyerist

Maniyerist

Maniyerizm: İtalya'da Yüksek Rönesans dönemi ile Barok dönem arasında, yaklaşık 1520-1580 tarihlerinde ortaya çıkmış sanat akımı. İtalyanca 'hal, tarz' anlamına gelen 'maniera' kelimesinden türeyen maniyerizm, Rönesans’ın eşitlik, simetri, perspektif ve uyum kalıplarını kırarak daha kuralsız bir hal üslup yaratmış, kuralsızlığı ilke edinecek Barok dönemin habercisi olmuştur.

Diğer adı üslupçuluk olan maniyerizm, 1520 ile 1580 yılları arasında Avrupa’da belirmiş sanat üslubunun adıdır. Rönesans'a karşı hareket olarak ortaya çıkmıştır. Rönesans'ın estetik algısına tepki niteliğindedir. Rönesans'ın getirdiği geleneksel üslubu yadırgayan ve sonraki akımların da ortaya çıkışını hızlandıran Maniyerizm, İtalyanca'da "tarz" ve "üslup" anlamına gelen "maniera" sözcüğünden türemiştir. Osmanlıcada, "tasannuculuk" kelimesi ile tanımlanan bu akım, "yapmacıklı üslup" manasına da gelir.

Maniyerizm sözcüğünün ilk kullananlar, dönemin Alman sanat tarihi uzmanlarıdır. Rönesans dönemi ile Barok dönem arasındaki sanatçıların eserlerini tanımlamak için kullanılmıştır. Bu nedenle, bu akım bir geçiş akımı olarak da görülür.

Maniyerizmi anlamak için Rönesans ve Barok dönemlerden kısaca bahsedecek olursak, 15-16. yüzyılda İtalya’da başlayan Rönesans sanatıyla birlikte hümanizme verilen değerin artması, ressamların, heykeltraşların ve mimarların o güne kadar belli kurallar içinde kalarak kendini ifade edemeyişlerine bir son vermiş ve kendi üsluplarına eserlerinde yer vermelerini sağlamıştır. Özgün eserlerin ortaya çıkmaya başladığı bu dönemde sanatçılar ışık, gölge, perspektif, hacim vb. öğeleri kullanarak bir temel form oluştururlar. En önem verilen nokta ise bir resimdeki kompozisyonun dengeli ve uyumlu olmasıdır.

Barok ise 16-18. yüzyıllar arasında yine İtalya’da ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Barok dönem sanatçıları Rönesans sanatçılarından farklı olarak neyin resmedildiğinden çok eserin nasıl resmedildiğine önem vermeye başlamışlardır. Rönesans döneminde kompozisyonun dengeli ve uyumlu olması gerekirken bu dönemde eserler canlı, hareketli ve karmaşık şekilde resmedilmiştir.

Bu iki dönem arasında bir geçiş olan maniyerizmin doğmasına neden olan en önemli etken, Rönesans sanatçılarının yapılabilecek her şeyi gerçekleştirmiş olmaları ve sonrasında gelen sanatçıların amaçlarının onları taklit etmek olması bundan dolayı da sanatçıyı kopyacılıktan ileriye götürmemesinden kaynaklanmıştır. Genç sanatçıların bu kalıplaşmaya giden yoldan kurtulmak için yeni ve alışılmamış deneylere başlaması, renk, stil ve perspektifte yeni anlatım şekilleri aramaya başlamaları maniyerizmin doğmasına neden olmuştur.

Michelangelo Bounarotti, Maniyerizm'in öncüsü olarak görülür ve halen bu akımın en önemli temsilcilerinden kabul edilir. Bounarotti'nin Vatikan'daki Sistine Şapeli'nde bulunan mahşer freskleri, maniyerizmin belirleyicisi olarak görülür. Maniyerist tarzın tasarım/hekel alanındaki ilk örneklerinden biri de, Floransa'da bulunan Lorenzo Kütüphanesi'nin merdivenleridir. Michealangelo tarafından yapılan merdivenler, Rönesans döneminin klasik yumuşak hatlı mimarisinden farklıdır.

Bu akımın diğer önemli sanatçıları arasında Tintoretto ve El Greco da bulunur. El Greco'nun meşhur eserleri, Orgaz Kontunun Gömülmesi Töreni, Mısır’a Kaçış, Meryem’in Göğe Yükselişi ve Kralların Tapınması'nda maniyerizmin özellikleri net olarak fark edilir.

Bilinen diğer Maniyerist sanatçıların listesi şöyledir:

Jacopo de Pontormo
Rosso Fiorentino
Agnolo Bronzino
Alessandro Allori
Benvenuto Cellini
Joachim Wtewael
Giuseppe Arcimboldo

Bir sanat üslubu olarak, gerçek dışı, yapmacığa ve acayipliğe varabilen haliyle maniyerizmde insan biçimlerinde bir uzama görülür. Konular genellikle düşsel, hatta içsel, renkler ise yapay ve göze batıcıdır. Floransa’da Accademia’da bulunan Michelangelo Buonarroti’nin “Davut” heykelinde kollarda görülen abartılı uzama, daha önce kullanılan şekilcilikten farklı olan abartılı biçimci sanatının etkisine örnek olarak verilebilir.




Michelangelo’nun Davut heykeli bugün Floransa’daki Galleria Dell’accademia‘ da sergilenmekte ve her yıl yaklaşık 8 milyon ziyaretçiyi kendine hayran bırakmaktadır.


Michelangelo Buonarroti’nin Davut heykeli örneğinde olduğu gibi heykel sanatında da etkilerini gösteren maniyerizmde resim ve heykelde figürler hareketlidir ve vücut formlarında bozulmalar dikkat çeker. Maniyerizmin etkisindeki eserlerde elbiseler hava ile şişirilmiş gibi kabarıktır. Kalabalık sahnelerde figürler birbirlerine girer. Özellikle dini konulu çalışmalarda figürlerin yüzlerinde mistik bir ifade görülür. Resimde manzara önemini kaybetmiş, birden fazla mekan resme girmiştir. Ayrıca mat ve soğuk renklerin kullanıldığı resimlerde açık ve koyu tonlar arasında ani değişmeler görülür. Maniyerist resim, beklenmedik yerlerden gelen ışık etkilerinden yararlanmıştır.

Maniyerizm ile Barok arasındaki köprü, Jacopo Tintoretto’nun ‘İsa'nın Son Akşam Yemeği’ resmidir (1592-1594). Rönesans dönemi sanatçısı Leonardo da Vinci’nin 1494-99 yılları arasında yaptığı aynı konulu eserle karşılaştırıldığında, o yapıtta resim düzlemine paralel olan masayı Tintoretto, resim düzlemine çapraz yerleştirerek kompozisyon düzeni açısından önemli bir yenilik getirmiştir.




Tintoretto’nun hareketin öğretilerine bağlı kaldığı yapıt gerek düzenlenişi gerek bağlandığı dinsel-düşüncel ortam açısından, dönemin en karakteristik örneklerinden biridir.