Aşar Vergisi
Aşar vergisi, Öşür vergisi olarak da bilinen Osmanlı'da tarım ürünleri üzerinden alınan %10 oranında ki vergiye denilmektedir.
Arapçada "öşür" sözcüğünün anlamı onda birdir.(1/10) Onda bir anlamına gelen “öşr” ün çoğulu olup Osmanlı maliye tarihinde toprak ürünlerinden alınan vergidir. Tanzimat'tan önce tımar ve zeamet sahipleri için sahipleri tarafından tahsil edilen aşar, yerel gereksinimlerin karşılanması ve asker beslemesi için kullanıldı.
Osmanlı Devleti’nin temel gelir kalemini oluşturan vergi, arazi para ile sulanıyorsa yirmide bir oranında verilir.
Cumhuriyet döneminde de bir süre uygulamada kalan aşar, 17 Şubat 1925 tarihinde kaldırıldı. Kaldırılmadan bir yıl önce, 1924 yılında, 27.5 milyon lira ile bütçenin dörtte birini oluşturuyordu. Aşarın bu önemli katkısına rağmen kaldırılmasının nedeni, verginin köylü ve tarım ürünleri üzerinde yoğunlaşan aşırı yükünü azaltmak ve tahsilinden doğan bir takım haksızlıkları engellemekti.
Aşar vergisi alınan ürünler
1- Buğday,
2- Arpa,
3- Pirinç,
4- Darı,
5- Karpuz,
6- Hıyar,
7- Patlıcan,
8- Yonca,
9- Zeytin,
10- Susam,
11- Bal,
12- Şeker kamışı,
13- Meyveler.
Temelleri çok eski çağlara dayanan bu vergi çeşidi, sözcüğün yapısına uygun biçimde türlü anlamlara gelir. Hıristiyanlık öncesi dönemler gibi, Hıristiyanlık sonrasında da Avrupa’da oldukça yaygındı. İslâm devletlerinde ise, fıkıh kitaplarında yer alan “aşar” ile eşanlamlı kullanılan “zekât” toprağı sulama yöntemlerine göre, onda bir ya da yirmide bir olabilirdi. Ancak bu uygulamanın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki uygulamayla önemli farkları vardı. Osmanlı İmparatorluğu’nda genellikle “miri arazi” adındaki devlet toprakları üzerinde yaşayan çiftçiler, bu toprağın kiracılarıydı. Toprağa karşılık “çift resmi” adındaki parasal bir ek vergiyi yetiştirdiği ürünün “öşr”ü ile birlikte devlete daha doğrusu, toprakların bulunduğu yerleşme birimini tımar düzeniyle elinde tutan ve o yerin geliriyle geçinen ya da padişah ve vezir haslarını (gelir) toplayan muhassıllara (vergi memuru) verirlerdi. Böylece, “şeri” vergiler sınıfına giren “aşar” ın, Osmanlı İmparatorluğu’nda, anlamından oldukça değişik uygulamaları ortaya çıkar. Genellikle “ayni” (para olarak değil, madde olarak) alınan bu verginin oranı, imparatorluk içindeki tüm bölgelerde eşit olmayıp, o yöre ve geleneklerinde, ekonomik koşullarına göre değişirdi. Başka bir deyimle bu vergi alınırken yasadışı ve rastgele bir uygulama yapılmaz, bölgedeki tarımın verimi, toprağın durumu, çiftçinin geçinme düzeyi, bölgenin politik ve tarihsel özellikleri gözönünde bulundurulurdu. Osmanlı yasa kitabında “aşar” oranının çeşitli bölgelerde, 1/5, 1/8, hata 1/2’ye vardığı, çoğu zaman onda birin (öşr) üstünde olduğu görülür. Yine bu verginin alınışında Müslüman-Hıristiyan ayrımı gözetilmezdi. Bundan başka vergi oranı, ürünün çeşidine göre bölgelerin özellikleri gözönünde tutularak değişebilmekteydi. Örneğin pamuktan altıda bir, tahıldan beşte bir, meyveden yedide bir, sebze ve bostandan onda bir oranında vergi alınıyordu.
Uygulama biçimi oldukça gelişmiş, hakça alınan “aşar” vergisi, imparatorluğun ekonomik bunalımlarının arttığı dönemlerde bozulmaya yüz tuttu, aşırı gelir sağlanması halka ağır gelmeye başladı. Tanzimat’a kadar “mültezime” verilerek, yani toprak geliri satılarak devlet hazinesinin parasal gereksiniminin karşılanmak istenmesi, bir yarar sağlamaktan öte, halkın daha da yoksullaşmasına ve mültezimlerin baskısı altında ezilmesine yol Tanzimat Fermanı ile (1839) iltizam yöntemine son verip, “aşar”ın resmi memurlar tarafından eşit biçimde alınmasını öngören yasa, uzun ömürlü olamadı.
Uzman ve işbilir görevlilerin olmayışı, alınan ürünü pazarlayacak ticari anlaşıla işleyen bir örgütün yokluğu, hazinenin büyük zararına yol açtı. Bunu engellemek için yeniden iltizam yöntemine dönülerek düzeltilmesi denendi. 1879’da “Aşar Emaneti” kurularak alınmasına karşın halkın mültezimleri tarafından soyulması sürüp gitti. Büyük yolsuzluk kaynağına dönüşen “aşar”, 17 Şubat 1925’te “aşarın ilgası yerine ikâme edilecek mahsulat-ı arziye vergisi hakkında” yasayla yürürlükten kaldırıldı.
- Farah Diba Dün
- Stendhal (Yazar) 27 Mart
- Muhsin Şentürk 26 Mart
- Ömer Kerkez 26 Mart
- Kazım Taşkent 25 Mart
- Hayyam Garipoğlu 24 Mart
- Ali Haydar Fırat 23 Mart
- Aliye Uzunatağan 797
- Jülide Kural 708
- Merve Aydın 328
- Hasan Kılıç Hocaefendi 319
- Mehmet Fatih Çıtlak 312
- Rahmi Özkan 227
- Berna Canbeldek 188
- Uğur Yücel 167
- Hilmi Cem İntepe 146
- Hasan Mezarcı 131
- Arto 119
- İrem Yaman 117
- Murat Birsel 105
- Haldun Simavi 94
- İzzet Altınmeşe 94
- Yavuz Selim Demirağ 53
- Aliye Uzunatağan 797
- Virginia Woolf 55
- Dilek Hanif 60
- Aydın Uğurlular 71
- Merve Aydın 328
- Halit Narin 55
- Vahide Perçin 61
- İzzet Altınmeşe 94
- Uzay Heparı 64